Sosyal Baskı Teorisi (Social Dominance Theory)

Yazan : Şadi Evren ŞEKER

Toplumsal baskı teorisi, temel olarak toplum birimleri arasındaki ilişkiyi inceleyen ve toplumun yapısını ve toplumsal hiyerarşiyi koruma güdüsünü inceleyen teoridir [1]. Teori üç temel üzerine inşa edilmektedir ve toplumsal eşitsizlikleri (dengesizlikleri) bu üç temel ile açıklamaktadır.

  1. 1. Kurumsallaşmış Ayrımcılık (Institutional Discrimination)
  2. 2. Toplu bireysel ayrımcılık (Aggregated Individual Discrimination)
  3. 3. Davranışsal asimetri (Behavioral Asymmetry)

Yukarıdaki bu üç temel fonksiyona ilave olarak bu dengesizlik sebeplerinin altında ortak kültürel fikirlerin bulunduğunu iddia etmektedir. Örneğin toplumun büyük çoğunluğu tarafından paylaşılan ahlaki veya fikri yargılar bu toplumsal gruplar arasındaki davranışlarda belirleyici olabilir. Bunun en güzel örneklerinden birisi toplumda anlatılan ve aslı olmayan hikayelerdir. Toplumsal olarak bir kişi veya bir grup böyle hikayeler uydururlar ve toplumsal baskıya temel teşkil edecek ve toplumun değer yargılarını etkileyecek (yönlendirecek) hikayeler toplumda yayılmaya başlar. Ancak burada daha ilginç olanı, toplumun bu hikayeyi kabullenmesidir. Örneğin toplumun değer yargıları ile çelişen bir hikayenin toplum tarafından kabul görmesi çok daha zorken, bazı hikayelerin toplum tarafından kabul görmesi ve bu hikayelerin daha rahat yayılıyor olması toplumsal baskıda daha farklı temellerin sorgulanması gerektiğine işaret etmektedir.  Kısaca bir hikayenin veya bir fikrin veya toplumsal baskının toplum tarafından meşru hale getirilmesi gerekmektedir. Bu meşrulaştırma (legitimization) süreci ise iki temel grupta toplanabilir:

  1. 1. Toplum baskısını genişletici (Hierarchy enhancing)
  2. 2. Toplum baskısını hafifletici (Hierarchy attenuating)

Birbirinin tersi yönde çalışan bu iki yaklaşımdan ilki, yani toplumu genişletici yaklaşımlar toplumda ırkçılık, din baskısı, cinsel ayrımcılık gibi sonuçlara doğru toplumu taşımaktadır. Buna karşılık toplum baskısını hafifletici etkilerle toplumda feminizm, anarşizm gibi etkiler görülmektedir. Burada toplumun ve toplumu oluşturan bireylerin seçimini belirleyen aslında bireysel boyutta her bir bireyin vermiş olduğu psikolojik ve zihni (mental) kararlardır. Bu kararlar ayrıca sosyal baskı yönelimi (social dominance orienteation) başlığı altında psikolojik bir analize tabi tutulabilirler.

Toplumsal baskı teorisi iki yönde gelen bu baskıları, yani genişleme ve hafifleme yönünde gelen baskıların dengeye oturması halinde toplumdaki algı ve yaklaşımlarda da değişim olmayacağını ancak iki olgunun yani yazının başında sayılan üç dengesizlik unsurundaki değişimlerin baskı yönlerinde de değişime sebep olabileceğini (veya tam tersi) iddia etmektedir.

Hikayelerin Meşrulaştırılması

Sosyal baskının en belirgin nişanelerinden olan hikayelerin meşru hale getirilmesi ve toplum tarafından kabul görerek benimsenmesi üzerine yapılan çalışmalar neticesinde [2] hikayelerin farklı gruplarda toplanması gündeme gelmiştir. Bu gruplar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

  1. 1. Babacan Hikayeler (Paternalistic Myths): Toplumun belirli bir hegemonyaya girmesi üzerine kurulu ve toplumdaki azınlıkları kapsayıcı (babalık taslayan) hikayelerdir.
  2. 2. Eşitlik Hikayeleri (Reciprocal Myths): Egemen toplumsal grup ve diğer toplumsal grupların eşitliği üzerine kurulu hikayelerdir.
  3. 3. Kutsal Hikayeler (Sacred Myths): Kutsal bir kişi veya zümre üzerine inşa edilmiş hikayelerdir. Örneğin kraliyet/hanedan soyu, dini gruplar veya egemen toplum gruplarının yüceltilmesi üzerine kurulu hikayelerdir.

Yukarıdaki hikaye grupları ve hikayelerin meşrulaştırılması süreci ele alındığında, egemen toplum yapısını sarsmaya yönelik olarak çıkan meritokrasi (bireylerin sorumluluk almalarında liyakatin esas alınması ve bireylerin özellik ve yeteneklerine göre eşit olarak değerlendirilerek sorumluluk verilmesi) benzeri yaklaşımların birer adalet yanılsamasından ibaret olduğu söylenebilir. Toplumsal baskı teorisi, toplumsal kimlik teorisi açısından ele alındığında, aslında toplumdaki karşılaştırma sürecinin bireysel ayrımcılığa sürükleyen (bireylerin toplumsal grupların birer fanatiği haline gelmesi) süreci tetiklediği görülebilir. Buradaki ayrımcılık aslında aktörlerin aidiyet duygusunu beslemekte ve aynı zamanda bu duygudan beslenmektedir.

Sosyal hikayeler genelde bilgi temelli ve belirli bir amacı olan boyun eğdirme aracı olarak görülebilir. Burada toplumun yapısının nasıl şekillendiği önemli bir rol oynar. Yani toplum kavramı aslında daha alt toplulukların bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Örneğin sınıf, statü, komşuluk, meslekler, yaş veya hemşerilik gibi şekillendirilebilecek alt gruplar tek bir amaç için bir araya gelmektedir ve sosyal hikayeler bu ayrımlar üzerinde kurgulanmış ve ayrımın bir tarafının diğer tarafını egemenliği altına alması sürecinin eserleridir.

Grup Hiyerarşisi

İnsan topluluklarında sosyal hiyerarşilerin bulunmasının en temel sebebi kaynaklara erişim sırasında gruplar arası yaşanan rekabettir [3].  Bu rekabetten kaynaklı baskı teorisi aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi modellenebilir:

sosyal_baski_teorisi

Sosyal baskı teorisi ayrıca yukarıda anlatılan süreç içerisinde de incelenebilir. Buna göre birkaç aşamada düşünülecek olan yaklaşım aşağıdaki şekilde görselleştirilebilir:sosyal_baski_teorisi2

Kaynaklar

[1] Pratto, Felicia; Stallworth, Lisa M.; Sidanius, Jim; Siers, Bret (1997). "The gender gap in occupational role attainment: A social dominance approach". Journal of Personality and Social Psychology 72 (1): 37–53. doi:10.1037/0022-3514.72.1.37. PMID 9008373.

[2] Sidanius, Jim; Pratto, Felicia (1999). Social Dominance: An Intergroup Theory of Social Hierarchy and Oppression. Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-62290-5

[3] Grusky, David B. and Ann Azumi Takata (1992). "Social Stratification". The Encyclopedia of Sociology. Macmillan Publishing Company. pp. 1955–70.

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.